tanıdım uçurtmalara bilhassa takılan kuşlarınızı
göğü yırtmaya hevesle uçurmuşsunuz anladım
ucuz hava ucuz su ucuz et ve her şeye rağmen
uzun yaşam kalitesi isteyen ahlâksızlığınızlasınız
tuhaf ama sekse aşırı meraksızsınız o zaman arkalarda nasılsınız
tanıdım düş kurmayı hiçe sayan gerçekliğinizi
her yabaniliği döve döve ehlileştirişinizi gördüm
birkaç yüz şiş
tufandan kurtulan hayvanlar içinde bir de palyaço
öznel bakışlarla süzüyor yeni dünyayı hep aheste
kaç kurtul boğulmaktan kaç kurtul harcanmaktan
ateşten ve topraktan ve gliserinli maskelerle okşanmaktan
palyaço gözlerinde erken kızlar için sağır makyajlar
yarım kalmış bir sigara ve birkaç eğri ip gibi şarkı ağzında
tutulmuş kalmış sanki yüzyıla çişi gelmiş kelebeklerle birlikte
palyaço palyaço nasılsın armut derse
bilirim uykudaki kıpırdayan gözlerini senin
ateşli yollardan geçen akrebin müşkülatını
ki ben neyle sınansam önce onun gövdesiyim
karartmalarda toplanan heyecanla adaş gözlerin
bilirim uykudaki kıpırdayan gözlerini senin
nedir ki heyecan tutup bir ayaklanmayı kaldırmaktan başka
dağıtmadan oluru yok toplanmaz hiçbir sıkı diriliş
kırılan notaları kim ayıklarsa onun ellerinde marşlar
ve bir suçun çağıran çıplaklığı bulaşa
çıldırmaya müsait anlarında kara kalem
junkieler geçiyor boyunsuz takların altından
üstünden
sağından
solundan
ayak oyunlarından ve kişisel taşralarından
mutsuzluklardan ve retorik arayışlarından
saflıklardan ve bağımsızlık mücadelelerinden
geçiyor durmadan düşen
düştükçe doğrulup kalkan
has kas ağrılarından
çıldırıp daha da uzuyor gökkubbede başka bir güneş
her zerre foton çıldırası
biraz duman çoğunlukla kızıl ve sert biraz
ortasından gövdesi bir şiirin yeniliklere forayken tam
biraz duman esiyor esiyor dağlardan
denize denizden kana ki kan
kendi yerini belirliyor akışkanlığın ruhuyla
soyunmuşsun hep soyunduğunu herkes nasıl görüyor
kuzey ve güney bahar ve kış ve rüzgârın her bir yaman hali
soyunmuşsun yalnız bir ağaç fazla kabuğundan arındı sanılmış
biraz duman çoğunlukla kızıl ve ters biraz
bir avuç suya s&uu
şehrin rüzgârı
astigmat çukurlarına bata çıka kurur göz yaşların da
ucundan öp ve elveda de
bütün esrarkeş düşlerine son sürat
çarpmaya koşan kaçırdığın her bir vagona
sonraki kıyıda bekleyeceğim seni
bir sonraki intihar girişiminde
ondan biraz sonraki ölümde
ondan biraz sonraki hayatta
ondan biraz sonraki döngüde
bekleme
şehrin rüzgârı
şehrin rüzgârı
yüksek mevkilerde dumanız
kırdık gövdenin
kandilli'den kalkan bir anafor en güzel kalbimin kızıl denizlerinden izlenir
yokmuş karbonfiberler arasında yeri kuşların şu naçar çığlığının
kuşlar ki göğü ve tersliklerde yer değiştirmeyi herkesten iyi bilir
kandilli'den kalkan bir anafor en güzel kızıl bir kuşun ötüşüyle şekillenir
kandilli'den kalkan bir anafora binelim dilersen ki suç herkes içindir
allah'a secde etmek bir de ağaçlarınsa gölgelerindeyiz ya râb
dallarının yapra
ağzın varsa var değilse geceyi tanımıyorum ölsün
/
yalnızlığın kokusu kabardı kadehte bu kalabalık ölsün
/
özneye yekünüm hayattır yüz binlerce yüklem ölsün
/
ağzım ağzın olsun azım çok azım ölsün
kuruda sırtı boydan uzanmış yaş ölsün
/
çırpıntılı yukarı bakmalarda yalansa kuş ölsün
/
zamanı somuran ne büyüktür çürüyen taş ölsün
/
değdin mi ucund
şafağın kara deliği görünmüyor çok baktım
ölçüsüz bir yalnızlıktan çıkarıp çukurluk başımı
ve bekledim hurilerimin öpüşleriyle geceler güzelliğinize
gelmedi aklım başıma ah gelmedi hiçbir üst aydınlık
oysa görünmeyen şeyler de vardır biliriz
öper alnımızdaki akıtmadan bizi örter üstümüzü
inanmak gerekmeksizin maddeye ve metafiziğe
öğle üstünün şu bilindik durgu
unutulması imkansız bir ses olacak gibi şarkıdaki vokal
sana ne diyeceksem ben hepsini birden döküp dağıtacak
ve geçecek üzerimden bir mitralyözün nazik bir bedeni
hiçe sayarcasına öpüp örseleyişi gibi
namüsait tezahürler heveskâr alıntılardan öteye geçiyorsa
yirmi birinci yüzyıl irili ufaklı sürprizlere çokça gebe diyedir
iki kişi arasındaki en kısa mesafede bir mühür olacak gibi şarkıdaki vokal
benden ne alacaksan kredi kartına otu
kurulmuş oyuncaklarını kaldır gecenin yasaklı yatağından
topla fütursuz yaklaşımlarını bu iniş çıkışlara bir son gerek
belki de uykunun gözlerine inen kan sabaha dek sürecek
yeni kokan memeleri ve bacakları biraz bile aralanmamış
bir düş gibi tuttum dolandırıyorum seni bazı karanlıklarda
ah böyle bir yere varamayacağımız apaçık
dilersen boşuna yer kaplamayalım uzayda
üç renk çiz deseler göğe çizsem
üçün biri senden
üç yol geç deseler birden geçsem
üçün ikisi senden
üç din seç deseler kendine seçsem
üçü de senden